29 Eylül 2011 Perşembe

STSL 4. Hafta maçımız | Kayserispor 0 - Fenerbahçe 1

11. günde oynanan 4. maçtan kötü oynayıp kazanarak ayrıldı Fenerbahçe. Kötü oyunun sorumlusu olarak elbette bir kaç kişi var ama olumsuz konuşmaya başlamadan önce futbolcuların bu kadar yorgunluğa rağmen ayakları gitmese de kalplerinin hep koştuğunu, hep mücadele ettiğini, hep istediğini bilmek güzel. Bu ışığı sahadan tv başına geçirebilmeleri daha güzel.

Zieglerin gelmesi ile birlikte defansın toparlandığını görmek çok güzel. Vokan'dan başlayıp Yobo ile devam edip orta alanda Gökay-Cristian ikilisi ile birlikte önlerinde Alex ile yaratıcılığa dönüşen bir omurgaya sahibiz. Bu omurganın taşlarından birisi sağa sola kaydığında takımın kimyası bozuluyor. Bu maç için omurganın eksiği Alex'ti. Mazereti ve çok büyük kredisi olduğu hepimizin malumu. Ama özellikle şu dönemlerde Yobo'ya nazar değmez inşallah. Bu kadar mı her top güzel çıkarılır, kademeye girilir, hava toplarına hakim olunur ve zamanlama mükemmel olur. Zieglerin katkısı burda da ortaya çıkıyor. Kafası rahat oynuyor Yobo. Omurganın ortasına Emre Belözoğlu'nun geleceği günleri çok özledik.

5. dakika da Cristian'ın her zaman olması gereken yerde olması ile yaratılan pozisyonda güzel bir şutla golü bulduk. Sonrasında Aykut hoca ile birlikte belki de en güzel yaptığımız şeyi yaptık. Skor avantajını koruduk. Maçı izlerken son dakikalarda maç 1*0 dahi olsa gol yemeyiz düşüncesi belirdi. Bu güzel bir şey.

Zaten bu pozisyondan başka da pozisyon sayamıyoruz çünkü kötü oynadık. Çünkü 1 numaralı gol ayağımız Bienvenu top alamadı. Çünkü Alex 3 kişinin arasında boğuldu, çünkü Cristian ve Gökay rakip ortasahası ve defansı için tehdit unsuru olamadılar, çünkü onlarda orada boğuldular çünkü Caner ve Özer sürekli olmaları gerektiği gibi ileri uçun açıklarında olmaktansa hep içeriye gömüldüler ve maç kör dövüşü olmaktan öte gidemedi çünkü Aykut Hoca sürekli içeri içeri içeri kapat kapat diye uyarılarda bulundu.

Tabi ki Aykut Hoca'ya her hangi bir sitemim yok. Nankörlük yapacak değilim. Nasıl taraftarın, hakemin, yöneticilerin, futbolcuların kötü günleri oluyorsa kendisinin de kötü günü olacak elbette. Ama takımın her atağa çıkacağı anda hücum yönünde duran yan hakemin 1 metre gerisinde durması gerekip oyunu açması gereken özer sürekli Bekir'in yada Orhan Şam'ın 1 metre gerisindeydi. Tıpkı Caner gibi. Bu yüzden zaten az önce sıraladığım ÇÜNKÜ ler ortaya çıktı. Aykut Hoca ne düşündü bilmiyorum ama oyunun son yarım saatinde stoch yada dia gibi oyuncular -yabancı sınırlaması engellemiyorken- oyuna neden girip kontra atağı iyi oynayamadık enteresan. Umarım hoca tamamen silmemiştir bu oyuncuları.

Netice itibariyle 11 günde yapılan 4 maçtan 3 galibiyet 1 beraberlik çıkardık. Beraberlik olanda galibiyetti aslında ama tıpkı kayseri de hakemin aleyhimize vermediği penaltı gibi Manisa'da da hakem hatası vardı. Gerçi bana 4 maçın öncesinde bu 4 maçtan 10 puan verelim hiç sahaya çıkmayın deseler hayır 12 alırım ben derdim ama bu da iyi. en azından yenilmiyoruz.
Önümüzde ki hafta İstanbul'da esas taraftarlarla buluşuyor takım. 50.000 kişi stadda 50.000 kişi kaldırımda olacak gibi. Bu taraftara her şey yakışır. O maçtan ise herkesin aksine rahat bir galibiyet bekliyorum ben. Aykut hoca her zaman Abdullah hocayı iyi analiz eden bir teknik adam oldu bugüne kadar. Dinlenmiş bir Alex, mental olarak rahatlamış bir Aykut Hoca ve felaket gaza gelmiş bir taraftar ile 5 e gider maç.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Yorumlar

Yorumlar