20 Aralık 2010 Pazartesi

X 'e değer verilecekse o değer ancak heykeli dikilmiş Ale-x olur.

Gönülleri bu denli fethedebileceğini kimler tahmin edebilirdi ki İstanbul'a ilk geldiği zaman. Brezilyalıydı, 10 numaraydı, muhteşem tekniği vardı, Konfederasyon kupasında bize gol atmıştı falan filan.
Sonra minik minik parıltılar vermeye başladı. ve ilk parıltısını slolom bir golle İstanbulspor ağlarına gönderirken "sanki" dedirttirdi tribünlere. 
Ve o günlerden bu günlere..
Aslında hakkında Şu yazımı yazmıştım blogda. O yazıyı yazarken gelinebilecek son nokta budur tarzında bir yazı olmuştu ama nafileymiş. alex alessandro de souza yine yanılttı bizleri. Hayır bitmedi, daha bunlar ne ki diyor bağıra çağıra bizlere. Müthiş.


Gol sevinçlerindeki çığlıklarının içinde parlayan o gülümseyle karışık göğsünü parçalarcasına yumruklamasıydı kendisini onu göklere çıkarmamızın sebebi ve bu denli bir sevgiyi ilk yaşamamızdandır o sevgiye ad koyamamak, lakap takamamak.


Yazının ilk başında söylediğim İstanbulspor a atılan golden sonra bugune kadar tam 6 yıl geçmiş aradan.  


2 kere şampiyonluk vermiş bu takıma
4 kere lig ikinciliği olmuş. 2 si son dakika travması ile
4 kere de Türkiye Kupası finaline çıkmıştır.


rekor kırma rekorunu kıran comandante
Hazır yeri gelmişken söylemekte fayda var.
 Bu nevi şahsına münhasır pırlantanın elleri arasında Türkiye Kupasını görmek bu sene şampiyonluktan çok daha önemli olmak üzere benim bünyemde. Hakediyor. Lütfen artık alın şu kupayı, lütfen artık "dünyanın en çok rekor kırma rekorunu kıran comandante"nin ellerinde görelim o kupayı. Bu hasreti bitirmek ona yakışır efendiler.



Ve bir öneri:
Nba Tv sayesinde minikliğimden beri üzerimde yeşeren bir basketbol bir nba sevdası hakim. Gece 4 lerde uyanıp, mp3 player ın kulaklığını usulca tv ye takaraktan maç izlediğimiz günlerdi. Soğuk odada battaniyeye sarılarak. Ekrana gelen bir görüntü alır götürürdü o üşümeyi, ürpertiyi.


Yer Steples Center. Maç başlamak üzere. Helikopter kamerasından ve aktive kameradan bir çekim. Stad önü. Ve orda bir heykel. Magic Johnsson heykeli. ve altında bir takım bilgiler.
Son baharda hissedilen bu soğuğu magic johnsson üzerimden almışken artık aralık sonu geldi. hava buzz. Ve yine nba tv. Bu kez yer chicago.  Yine stad önü. Ve işte alevlenmeler. Smaca hazırlanan bir Micheal Jordan heykeli. Ve altında tek tek tüm tarihi başarıları, hikayeleri.


Futbol sadece futbol değildir.
İlkokul çocuklarının dahi diline maskara olmuş imparatorların agzından dökülen  -its the football thats the football- saçmalığının aksine futbol sadece futbol değilse ve bu adamın sadece bir futbolcu olmadığını her bünye yana yakıla kabul ediyorken artık efsaneleştirilmeli. Stadın önüne heykeli dikilmeli efendiler.


18 yaşında gökayların, okan alkanların, mert günokların heyecandan titreye titreye geçtiği kapılardan alev püskürmeli içlerine. Ve öğretilmeli o futbolculara oynamaya başlayacakları, formalarını ıslatıcakları takımın büyüklüğü. Ve öğretmenin yolu ancak onlara efsanelerini iyi tanıtmakla mümkündür.


Kızı istiklal marşı okuyan bir efsanedir o, 3 günlük tatili görünce amerika'ya kaçan(!)lara inat her dakikasında İstanbul'u, Türkiye'yi yaşayan bir efsanedir o, çocuğu çifte vatandaş olsun diye hamile kaldığında doğum için Avrupalara gidenlere inat ligin son maçında şampiyonluk kaçınca karnında ki bebeğini düşürme tehlikesiyle karşı karşıya kalıp gözyaşları içinde hastaneye kaldırılan yengemizin eşi olan bir efsanedir o.











Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Yorumlar

Yorumlar