7 Aralık 2010 Salı

Başarılar Cüneyt Çakır

Aslında bundan bir kaç zaman önce Avrupa Ligi'nde maç yönetmeye başladığı zamanlarda dahi üzerinde ki duygu ve düşüncelerime net olarak karar veremediğim bir hakemdi Cüneyt Çakır. Zaten futbolu -its the football, thats the football- mantalitesinde sevdiğim için özellikle Türk hakemleri konusunda çokta fazla bir ön yargıya ya da garip bir sempatiye haiz olamadım hiç bir zaman. Etrafımda ki futbol aşıkları insanları maçlar ile ilgili yorumlar yaparken "bak bu maçı x y yönetiyor, kesin kazanırız" tarzında ki yorumlara da hiçbir zaman katılamadım ya da muhalefet olamadım çünkü takip etmiyorduum. Yok efenim Aziz Başkan bu hakemi istemiyormuş, Galatasaray hep bu hakemle kazanıyormuş gibi cümleleri benimseyemedim bir türlü. Hatta eğer ki bu bir itirafsa, itiraf ediyorum ki; bir önce ki hafta 90 dakika boyunca verilen her karara kızsam dahi bir hafta sonra o maçın hakemi kimdi diye düşünüp hatırlayamıyordum bile.




Gelelim başlığıma. Yukarıda bahsettiğim üzre hakemler konusuna çokta fazla hâkim olmasam da Cüneyt Çakır hakkında 2 gün önceye kadar net değildim. Bundan 2 yıl önce stadyum programında Mehmet DEMİRKOL'un tartışmasız ligin en kötü hakemi yorumunu yapmasından sonra "kesin bu hakemde iş var, kesin ilerde büyük başarılara imza atacak" dediğim günleri hatırlamıyor değilim ayrıca.

Acaba bu hakem hakkında başka neler hatırlıyorum diye düşündüm bir an.

Olaylı maçta taç atışı kullanmaya giderken yerden topu almak için eğilen Gökhan Gönül'e gösterdiği sarı kart hala gözlerimin önünde.

Ve ya tam tarihini hatırlamasam da Delgado'nun "Onlar sürekli faul yapıyor, ben 1 kere faul yaptım sarı kart gösterdin" feryadında ki "1 kere yaptım" cümlesini el hareketiyle tarif etmesini dahi doğru yorumlayamayıp "hakemden sarı kart istemek yasaktır" edalarıyla Delgado'ya gösterdiği 2. sarı karttan kırmızı kartta hala hafızalarımda.

Peki ya bu yazıyı yazma fikri aklıma düştüğünde ilk kez hakem izlemek için oturduğum tv karşısında TS-Buca maçında Engin Baytar'a verdiği penaltı sonucu uğradığım şok.


Ama bundan bir kaç gün öncesine kadardı tüm bunlar. Her yapılan hatanın Eyyam olarak düşünüldüğü, Ahmet Çakar'ların, Erman Toroğlu'ların fink attığı, Hakemlere varana kadar, siyasetçilerin, federasyonun, klup başkanlarının, futbolcuların dahi sütten çıkma ak kaşık olmayıp hepsinin ortak noktasının hakemlere bok atarsak yırtarız bu işten düşüncesine sahip olması olan bu ülkede 2 ayda 3 adet şampiyonlar ligi maçını yönetmek her yiğidin harcı değildir bana göre hem de 1 şampiyonlar ligi sezonunda bir hakemin ortalama 6 maç yönettiği düşünüldüğünde. En azından Türkiye'ye getirdiği 7000 küsür bin avro bile başarı yahu.

Cüneyt Çakır hakkında artık nötr değilim. Pozitifteyim. Belki ilk yönettiği maçta kendisine hakaret edeceğim tv başından ama o da benim eşşekliğim napalım.



7 Aralık 2010 Werder Bremen - İnter maçını yönetecek Sn. Çakır. Hem de 2 önce ki yönettiği maçta messilerin, xavilerin altında ezilmeden alnının akıyla çıkması ve ondan sonra yönettiği Chelsea maçında 8.4 gibi bir puan almasının ardından.

Soru: Şimdiye kadar çuvaldızı kendimize batırdım, peki hangi iğneyi Cüneyt Çakır'ın neresine batırayım ? 
El-Cevap: Bişe diyim mi. Hakkaten şimdi sırası değil. Vardır elbet eksileri ama üzümü yemek bağın nerde olduğunu bilmekten daha keyifli. Hele ki bağ ile ilgilenen tonla güvenilir insan varken.

Başarılar Cüneyt Çakır. Darısı Avrupa Şampiyonlarına, Ordan Dünya Kupalarına...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Yorumlar

Yorumlar