18 Ağustos 2010 Çarşamba

Yine Yeni Yeniden...

Son 5 yılda Fenerbahçe adına yaşanan 2 büyük travmanın ilkinin bünyemde çok acı yer etmesinden sonra bıraktığım bir çok sosyal mecra işlerinden bir taneside spor yazarlığını bırakmak olmuştu sayın okur.

O dönemlerde gerek üniversite yıllarının ilk baharı olmasından mütevellit boş zamanın bol olmasından, gerek fanatizm skalamın en uçlarında (şu an ki fanatizmimin neredeyse 3 katı) bulunmamdan, gerek bir şeyler karalamanın yoğun hevesimin doruklarda olmasından dolayı gerekse de bilgisayara olan bağlılığın, site yapmanın zevkine kapılmanın, kodlarla, photoshopla uğraşmanın eğlencesini blog üzerinde paylaştıgım görsellerin hepsinin özgün olmasının keyfiyle daha fazla yaşayabilmek amacıyla fenerbahçe merkezli spor yazmanın büyüsüne kapılmıştım.

Her şey çok güzel giderken, yazı yazabilme yetimin artmasını gözlemlerken, sitemin takipçilerinin artmasının derin mutlulugunu yaşarken, o dönemde ki yazılar sayesinde local anlamda mecmualara, dergilere yazılar göndermeye başlamışken ortaya çıkan bazı özel yaşanmışlıkların ardından sadece yazılara odaklanmışken, girişte bahsettiğim travma en keskin bıçakların kemiklerime dayanmasına vesile olmasıyla bıraktığım yazarlık şeysine yine şu günlerde hem fenerbahçesel hem de özel hayatımda ki sebeplerden ötürü dönmüş bulunmaktayım.

Arada geçen daha doğrusu kaybolan dönemde yazı yazmaya olan özlemimi bir şekilde daha küçük çaplı ortamlarda, ekşisözlükte vs. doldurmaya çalışmak hiç bir şekilde tatminkar değildi. Yaşananları biraz da Fenerbahe'ye bağlayacak olursak Aragoneslerin, 2. Daum dönemlerinin yaşandığı dönemde tünelin sonunda en ufak dahi bir ışık görmemekten ortaya çıkan isteksizliklerde baş gösteriyordu. O dönemlerde ki Fenerbahçe, yazmayı bırakın insanda sokağa çıkma, gazete okuma, internette dolaşma şevkini dahi tamamen kırıyordu.

Ayrıca bir diğer hususta artık günümüzde paylaşım ortamları, yazılarınızın yayılım gücü, belki de önünüze koyduğunuz hedeflere ulaşmanın kolaylığı ve cezb'i o dönemlerdekinden gökhan gönül ile saRbi misali kat be kat üstün.

Ama artık özlem hat safhada. Az önce bahsettiğim tünelin ucunda görülen ışığı boşverin, tünelden çıkmak üzereyiz bile. Kürkçü dükkanı misali aydınlık, mutlu günlerin dönüp dolaşıp yine bizi bulacağını hissetmek hiçte güç değil.

Böyle bir dönemde, herşeye 0 dan başlamak heyecanlı çok. Yazıları ise kendi şahsi domainim üzerinden değil de blogspot üzerinden paylaşma durumu ise geçicilik arz etmekte. Olası bir heves kaçması durumunda ziyan olup beni kahredecek emeklerin rahatsız edici levellarda olmaması isteğiyle ve işlerimin biraz yogun olması sebebiyle ortaya çıkan durumdan ibaret.

Şimdiden belirtilmesi gereken hemen hemen tüm yazıların okunmayacağını bildiğim halde çok çok uzun ve özgün olacağı dipnotuyla birlikte, 0 dan tanınmaya başlamak ve yazılarla ateşi söndüremeyecek de olsak safımızı belli etmek adına "artık sahaya çıkma" vaktidir diyorum.
Yine yeniden aranızda bulunmak kıvanç verici.
Mutlu Günler Dilerim.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Yorumlar

Yorumlar